Şubat 04, 2005

Troleybüs ve Kara Şimşek

70’ler, 80’ler... İşte 30’lu yaşlardaki İstanbulluların da benimle birlikte hatırlayacağı hoş İstanbul sedalarından bir toplama sizlere...



Hmm... Evet, hatırlıyorum...

  • ‘Eski’ 25 ve 50 kuruşları; onlarla bakkaldan abur cubur aldığımı
    Günümüzde ‘klasik’ sıfatıyla müzelerde sergilenen, yandan vitesli, geniş ve ağırbaşlı otomobillerin sekiz kişilik dolmuşlar olarak kullanıldığını; o çocuk yaşımda bu otomobillerin direksiyonlarına takıntılı derece aşık olduğumu
    Bakkaların ‘marketlere dönüşmemiş’ o küçük ve samimi hallerini
  • Tüm esnafa veresiye yazdırdığımı
  • Boynuzlu, elektrikli; soğuk, sert ve kaygan koltuklu troleybüsleri
  • Yarı otomatik vitesli Leyland İETT otobüslerini
  • O zamanlar çok ‘lüks’ bulduğum Mercedes 302 halk otobüslerini
  • Halk otobüslerinde yolcular arasında gezip tahsilat yapan muavinleri
  • Beşiktaş Mıstık ve Yumurcak, Harbiye İnci sinemalarını
  • Elvan gazozlarını
  • Dedemin “bunlar yasak; aman ha sakın kimseye gösterme” diyerek hatıra olarak verdiği 1 ve 5 dolarlık banknotları
  • Sokağımızdan haftanın belirli günleri geçen yoğurtçuyu, kalaycıyı, hallacı, bacacıyı...
  • Okulun önündeki macuncuyu
  • Şimdi otopark olan; gül ve hurma ağaçlı ve 2 de kaplumbağanın yaşadığı küçük bahçemizi
  • Bizim sokakta yaşayan Özdemir Asaf’ı
  • Bebek Belediye ve Aşiyan gazinolarını
  • Şadırvan çay bahçesini
  • Boğaz’da balık tutarken istavrit ve izmaritin balıktan sayılmadığını
  • Uzay 1999’u, Maya’yı, Dallas’ı, Bonanza’yı, Hanedan’ı, Beyaz Gölge’yi, Çekirge’yi, Candy’yi, Kara Şimşek’i, Uykudan Önce’yi (umarım orada iyisindir Adile Teyze!)
  • Çatışmaları, sağımızda solumuzda patlayan bombaları, patlayan camlarımızı
  • Sokağa çıkma yasaklarını
  • Bitmez tükenmez Demirel – Ecevit kavgalarını ve (neticesinde gelen) omzu kalabalık idarecileri
  • Independenta adlı tankerin yaptığı kazayı, yanışını ve senelerce Haydarpaşa’da kayalara oturmuş hayalet bir gemi olarak jilet yapılmayı beklediğini
  • Doğru Ahmet’i, Doğru Mehmet’i...
  • Yılbaşlarında “acaba bu yıl televizyonda hangi dansöz çıkacak?” merakını
  • TV yayını bittiğinde ekranda “lütfen televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız” uyarısını
  • Pet şişesiz dünyayı ve litrelik depozitolu cam kola şişelerini
  • Yerli Malı Haftası’nda okula fındıkla fıstıkla gitmeyi
  • 4. Levent ve ötesinin bana İstanbul dışı gibi gelmesini
  • Güzelim Köprüaltı’nı (Eskisi; yani dördüncüsü... Ayrıntılı bilgi için bu yazıyı da okuyun)
    Tarabya Plajı’nı
  • Arabadan geçilmeyen İstiklâl Caddesi’ni
  • National marka siyah beyaz televizyonumuzu
  • “Biz renkli televizyon aldık” diyenlere “ne renk?” diye espri yaptığımı
  • Video kulüp furyasını
  • Commodore 64’ü
  • 100 MB harddiskli, 286 serisi işlemcili, beş çeyrek disketli, monokrom ekranlı, DOS tabanlı muhteşem(!) bilgisayarları
  • İş Bankası’nın Bebek şubesinde senelerdir kullanılmadığı halde duvarında duran atıl mekanik ATM cihazını
  • Yapı Kredi’nin ilk modern ATM cihazlarını
  • Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün inşasını her gün hayranlıkla seyrettiğimi
  • Nefis(!) Haliç kokusunu
  • Zincirlikuyu tarafında, şimdiki Tatlı Towers’ın karşı sağ çaprazında kalan o zamanın Dışbank binasının Türk filmlerinde bile kullanılan ‘İstanbul’un en modern ve yüksek’ binalarından biri olduğunu
  • Caddelerdeki ‘üst geçit’ furyasını (ve çirkinliğini)
  • Deli gibi leblebi tozu yediğimi
  • Mabel çikolataları
  • İnce uzun bacalı, kömürlü şehir hatları vapurlarını
  • Çayırından çimeninden yuvarlanarak eğlendiğim, o zamanlar bana her köşesiyle keşfedilemeyecek kadar büyük gelen şimdiki adıyla Maçka Demokrasi Parkı’nı

istanbul.com'da yayınlanan orijinali için buraya tıklanır...

Hiç yorum yok: