Temmuz 29, 2005

Bu hafta da bitti ya...

Bu hafta her gün ne hikmetse saat 12 olmadan kütük gibi devrilip uyudum. Yorgunluktan...

Hafta sonu manda gibi yatasım var.

Son 5 - 10 dk.

:)

Temmuz 27, 2005

N'ettin bana ey hayat?

Kendime vakit ayıramıyorum. Yazı yazmaya mecalim yok. Zaten her gün sayfalar dolusu yazı yazıyorum, burası için atacak kurşunum kalmıyor...

Eve gidince biraz daha vakit ayıcağım sana ey blog; söz!

:)

Temmuz 25, 2005

Ya-nı-yo-rum!!!

Evet evet; bu sıkıntı, hiçbir şey yapmayı istememe hali, bloga yüz vermemeler falan hep bu sıcaktan...

Binbir maymunluk geliştirdim serinlemek için. Vantilatör de tek başına işe yaramıyor. Alkolün 0 derecede ve bir miktar daha altında donmayacağı bilgisinden hareketle bir şişe kolonyayı derin dondurucuya attım. Yandıkça ensemden aşağı döküyor, önce boynuma, sonra omuzlarıma, sonra da kollarıma yayıp ovuyorum. Elimde kalanı da yüzüme vuruyorum. Yetmezse kolonya takviyesi... Buzdan da soğuk bu sıvının vücudumda yarattığı ıslaklık sürerken geçiyorum vantilatörün karşısına; ayarı 3. kademeye alıyor ve başlıyorum "oh" çekmeye...

Yaktınız beni uleeyyn!

Temmuz 23, 2005

Film kaydı...

İzlenen filmleri buraya not düşerim ya; yine unutmuşum taa geçen haftadan kalan iki filmi yazmayı: Red Rose Konağı'nın devamı ama konağın ilk yıllarını anlatıyor. xx'in Günlüğü... (xx'i hatırlasaydım keşke değil mi ama?) / AVP (Alien vs Predator)

Asayiş berkemal...

Evimdeyim, yarın tatil, ofiste de işler iyi gidiyor, her şey yolunda...

Sadece eve geldiğimizde musluktan "tısss" diye bir ses gelmesi sinirlerimizi zıplattı o kadar. Su hâlâ yok. Terliyorum. Duş almak istiyorum.

Temmuz 21, 2005

Komutana mesaj

Seni unutmadığımı bloguna mesaj yazarak belli ettim sandım; hoş sen de bana yazmışsın lâkin hâlâ görüşemedik. 30 Temmuz Cumartesi günü çalışmasan da görüşsek nasıl olur diye sual edecektim komtanım :)

(Telefon diye bir şey var, insan arar sorar, biliyorum ama şimdi gecenin bu saatinde tam aklıma gelmişken söylemeyeyim de sonra unutayım daha mı iyi yani?)

Üvey evlat blog

Baş kaşıyacak vakit olmayınca blog da öksüz kalıyor... Bu aralar günler saatler bana yetmiyor, bir koşuşturma içinde hayat geçiyor.

Sonumuz hayır ola!

Temmuz 18, 2005

Share of throat!

Bir sunum esnasında öğrendim ki içecek sektöründe hedef kitle üzerinde yapılan ve 'share of throat' denilen bir istatistik varmış. Su ve alkol hariç tüketilen sıvı çeşitlerini yüzde olarak sıralayan bir araştırma... Birim olarak adet / fincan değil hacim kullanılıyor. Bu bakımdan günde 2 bardak nescafe içsen de bir bira içtiğinde hacimce yaklaşık olarak eşit hale geliyor payları...

İçine -tabi ki- alkolü de katarak kendimi düşündüm ve yaklaşık 1 ay içinde neler boğazımdan geçtiğini hesap ederek detaylı 'share of throat' istatistiğimi çıkardım. İşte:


aylık ortalamalar
---------------
60 kutu Tuborg Gold bira
25 büyük mug (300 ml.) Nescafe
12 fincan Türk Kahvesi
10 büyük mug (300 ml.) filtre kahve
25 fincan Espresso
2 duble rakı
4 büyük bardak (350 ml.) su (inanılmaz ama gerçek)
20 şişe (200 ml.) Coca Cola
5 şişe (200 ml.) meyve suyu ve türevleri

20 bardak (100 ml. ) çay

hacim hesabı
--------------
60 x 500 = 30.000 ml. bira
25 x 300 = 7.500 ml. Nescafe
12 x 50 = 600 ml. Türk Kahvesi
10 x 300 = 3.000 ml. filtre kahve
25 x 50 = 1.250 ml. espresso
2 x 200 = 400 ml. rakı
4 x 350 = 1.400 ml. su
20 x 200 = 4.000 ml. Coca Cola
5 x 200 = 1.000 ml. meyve suyu

20 x 100 = 2.000 ml. çay

yüzde dağılımı
---------------
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> %58 Bira
>>>>>>>>>>>>>>> %15 Nescafe
>>>>>>>> %8 Coca Cola
>>>>>> %6 Filtre Kahve
>>>> %4 Çay

>>> %3 Su
>> %2 Espresso
>> %2 Meyve Suyu
> %1 Türk Kahvesi
> %1 Rakı

-------------------------------------------------

Buna benzer bir istatistiğe sahip başka bir insan evladı var mı?

Bu arada, ben bu hesabı yaptığım için deli sayılır mıyım?

Temmuz 15, 2005

İstanbul'a alışaman! / Uyumadan duraman!

Ah nedir bu yorgunluk?

Tatilde öğle uykusuna bünyeyi alıştırmam yüzünden midir bilmiyorum ama uyumak istiyorum sürekli...

Sabah kalkmak mı? Asla!

Benim gibi bira manyağı bir bünye bile koca hafta boyunca akşamları deli gibi uyumak istediği için bir kutu bile bira tüketmedi! Olacak şey değil!

Zaten işyerinde bu hafta bitmek bilmedi... Yine "bir an önce haftasonu gelse" dedim durdum lâkin şimdi bile uykum var. Ebru zorla gönderdi bilgisayar başına; sırf uyuyakalmayayım kanepede diye...

On günlük huzurlu tatil sonrası bünyem İstanbul'a alışamadı; böylece derdim de anlaşıldı... :))

Temmuz 13, 2005

Meşguliyet had safhada...

Tatil dönüşü hep öyle olur ya; bütün işler sizi bekler. Yine böyle bir vaziyet içindeyim.

Şu hafta bir bitsin hele...

Temmuz 10, 2005

Keyiffff!

! ! !

I'm back!

Çantalar daha yeni boşaltıldı... Fotoğraflar bilgisayara aktarıldı... Daha bu sabah misler gibi havuz başında kahvaltı etmiş bir insanoğlu olarak İstanbul havasına alışmaya çalışıyorum...

Şu tatillerin dönüşleri pek beter oluyor be!

Fotoları bekleyin!

:))