Cuma akşamı uykusuzluktan muzdarip fazla takılamadım zaten... Şirketten bir Office 2003 düşmüştü elime; eskisini kaldırdım yenisini kuracağım diye. Kurulmadı; varolan ve 'aha işte burda' dediğim bir CAB dosyasını aradı durdu inek...
Cumartesi günü Funda ve tosunu Ege'yle buluştuk. İki saat kadar çocukla ilgilendim, imanım gevredi. Yaşımız geçmiş bizim çocuk için falan... Vazgeçtim yine. Zor iş... Hem yorgunluk hem de vaktin geç olması nedeniyle Cuma akşamı kiraladığımız güzide DVD'leri seyretme şerefine nail olamadık. Gece yine pilim 3'ten sonrasına dayanmadı; yattım...
Pazar sabahı Ebru'nun endişeli haline uyandım. Bizim Tosun (kuş) sarı sarı vıcık sıçar olmuş. Ebru aramış taramış bir vet bulmuş. Öğlen 12 gibi ona gittik. İlaç verdi. Veterinerin kedisi vardı. Kediyi de veti de sevmedim... Eve döndük, Rose Red konağını seyrettik. Tam 245 dakika... İçim karıncalandı. Hortlaktan gına geldi.
Aha işte akşam oldu. Yarın iş var ve ben (tatile doymayan bir insan evladı olarak) yine bilgisayar başında hırtlık peşindeyim...
Yarın sabah işe gitmeden evvel berbere uğramaya niyetliyim. 20 günlük sakalım var... Bir güzel kaymak ettireceğim kendimi. Hatta kafayı da kazıtmayı düşünüyorum yine. Cillop gibi, oh...
Budur...
Neden artık eskisi gibi her gün buraya yazasım gelmiyor bilemiyorum ama sanırım üşeniyorum çok...
Bu kadar...
1 yorum:
Senin gibi bir boncuk makarnaya yakışmıyor bu bezginlik... Topla biraz, bak bahar geldi, tatil kapıda... Hoplayacağın günler pek de uzak değil:-))
Öpüyorum gıdından:-))
Benden burada da kaçış yok... He he...
Yorum Gönder